20 Şubat 2012 Pazartesi

Ağaç Adam


Ağaç Adam

Bir varmış, bir yokmuş. Ağaçlara zarar veren bir adam varmış. Ağaçların dallarını kırar ve onları kesermiş. Ormanın canını çok yakarmış.

Bir gün adam ormana gitmiş. Tüm canlılara zarar vermeye başlamış. Orman bu adama ders vermek için onu ağaca çevirmiş.

Adam adım atmaya çalışmış ama ayaklarının yerinde kökleri varmış. Kollarını oynatmaya çalışmış ama onların yerinde dallarını görmüş. Çaresiz öylece orda durmuş.

Gün geçmiş, bir kuş dallarına çalılardan yuva yapmış. Sabah akşam o kuşun sesini dinlemiş ve şarkı gibi gelmiş. Zaman geçmiş kuşun yavruları olmuş. Bu yavruları soğuktan ve yağmurdan onun yaprakları korumuş. Ağaç Adam yavruları çok sevmiş.

Günler geçmiş, bir sincap kovuğunda yaşamaya başlamış. Sanki gövdesinde gezindikçe onu okşuyormuş gibi geliyormuş. Zamanla bu sincabı da çok sevmiş.

Günler geçmiş, geceleri ataş böceklerinin dansını izlemiş. Onları da çok sevmiş. Bu güzel canlılara nasıl zarar verdiğini düşünüp üzülmüş.

Bir gün karşısında duran bayan ağacı fark etmiş ve aşık olmuş.

Orman, ağaç adamın artık ders aldığını anlamış ve onu tekrar insana dönüştürmüş, fakat adam ormandan ayrılmamış. Çünkü bayan ağaca aşıkmış. Hep onun yanımda durmuş.

Orman bu adamın hatasını anladığı için onu mutlu etmek istemiş ve bayan ağacı da insana dönüştürmüş. Birlikte mutlulukla, ormanda yaşamışlar.

SON

Kralın Parmakları

Kralın Parmakları   

Bir varmış, bir yokmuş. Eskiden bir kral yaşarmış. Kralın bir elinde beş parmak varmış.  Diğer dört parmak başparmağı beğenmezlermiş. Hepsi başparmağın işe yaramadığını söylerlermiş. “ Sen hepimizden de aşağıdasın. Bak biz senden üstteyiz” derlermiş. Başparmak bu duruma çok üzülürmüş.

Zaman geçmiş, diğer parmaklar başparmağa yine sen küçüksün, sen bizden aşağıdasın, biz senden üstünüz diyorlarmış. Başparmak yine üzülüyormuş.

 Bir gün başparmak gitmiş. O günden sonra kral yemek yemek istemiş ama kaşığı tutamamış. Yazı yazmak istemiş ama kalemi tutamamış. Elbiselerini giymek istemiş ama giyememiş.

Kral bu duruma çok üzülmüş ve günlerce odasından çıkmamış.

Bunu gören diğer parmaklar başparmağın aslında ne kadar işe yaradığını anlamışlar ve dönmesini istemişler. Kralın üzüldüğünü duyan başparmak geri dönmüş ve diğer parmaklarda artık onunla dalga geçmeyi bırakmışlar.

SON

Misket’in Balonları

Misket’in Balonları

Bir varmış, bir yokmuş. Gökkuşağının altı renkli olduğu zamanlarda bu renklerin koruyucusu olan altı tane kanatlı insan varmış. Bunlar insanlara görünmezlermiş. Bu kanatlı koruyucular bulutların üstünde yaşarlarmış.

Misket adında bir çocuk varmış. Bir gün arkadaşlarıyla dışarıda oynarken, gökkuşağının orada kanatlı insanlar görmüş. Hemen arkadaşlarına anlatmış ama kanatlı insanların olabileceğine kimse inanmamış.

Çocuk kanatlı insanları gördüğünü kanıtlamak için bir plan yapmış. Uçan balon biriktirmeye başlamış. Sadece kendinin sığabileceği bir sepete bu balonları bağlamaya başlamış. Her geçen gün balon sayısı arttıkça sepette havalanmaya başlamış. Ancak hala onu taşıyacak sayıda balonu yokmuş. Daha çok balonum nasıl olur diye düşünmeye başlamış. Doğum gününün yaklaştığını hatırlamış ve annesiyle babasından hediye olarak bir sürü balon istemiş. Çocuk alınan balonları heyecanla sepete bağlamış. Artık sepet onu taşıyabiliyormuş.

Çocuk sabah erkenden uyanıp sepete binmiş. Sepetin ipini kesip havalanmaya başlamış. Bulutlara kadar yükselmiş. En sonunda bulutların üstüne çıkmış. Birde bakmış ki, bulutların üstünde yaşayan altı kanatlı insan varmış. Bu koruyucular çocuğu görünce şaşırmışlar. Sırlarını dünyadaki insanlara söyleyeceğinden korkmuşlar.

Çocuk anlayınca onlara korkmamaları gerektiğini söylemiş. Koruyucular ona inanmışlar. O gün, bu kanatlı insanların gökkuşağını nasıl boyadığını izlemiş.

Çocuk koruyucuların dostu olduğu için ve onları gören ilk insan olduğu için ona gökkuşağının yedinci rengini hediye etmişler. Artık gökkuşağının yedinci rengini boyama görevi Misket’e aitmiş. Gökyüzünde her gökkuşağı çıktığında koruyucular Misket’i alıp yedinci rengi boyaması için bulutlara çıkartmışlar.

O gün bu gündür gökkuşağı yedi renktir.

SON

Karlar Ülkesi

Karlar Ülkesi

Bir varmış, bir yokmuş. Çok uzaklarda Karlar Ülkesi adında bir ülke varmış. Bu ülkede kış çok güzel olurmuş. O kadar güzel kar yağarmış ki, bütün ülkelerden insanlar o karı görmeye gelirlermiş. Noel Baba bile bu ülkede yaşarmış. Bu ülkenin insanları kışı heyecanla beklerlermiş. Çünkü herkes karla oynamayı, kardan adam yapmayı çok severmiş.

Bu ülkede kışı hiç sevmeyen bir çocuk yaşarmış. Kardan uzak dururmuş. Annesi ve babası oğullarının kışın tadını çıkaramamasına çok üzülürlermiş.

Yine kış gelmiş. Karlar yağmış. Her yer bembeyaz olmuş. İnsanlar hemen dışarı koşmuşlar. Bazıları kartopu oynamış. Bazıları kardan adam yapmış. Bazıları ise sadece karın yağışını izleyerek yürümüşler.

Kışı sevmeyen bu çocuk yine kardan uzak bir gün geçirmiş. Gece olunca annesi ve babası kardan adam yapmak için bahçeye çıkmışlar. Mutluluk içinde kardan adam yapmaya başlamışlar. Kardan adam bittikten sonra kadın sessizce kardan adama bir dilek fısıldamış. Oğlunun da diğer insanlar gibi kışın tadını çıkarmasını ve mutlu olmasını dilemiş ve eve uyumaya gitmişler.

Sonra, gökyüzünden bir ışık yaklaşmış… Yaklaşmış… Yaklaşmış… ve kardan adamın içine girmiş. Yıldızlar insanların mutlulukla kardan adam yapmalarını izlemeyi çok severlermiş. O gece bir yıldızda anne ve babasını izliyormuş. Kardan adamın içine giren ışıkta annesinin dileğini duyan bir yıldızmış.

Ertesi gün, çocuk kardan uzak bir gün geçirmiş. Akşam olmuş, hava kararmış. Herkes evlerine gitmiş. Çocuk yatmaya giderken pencereden dışarıya bakmış. Bir de ne görsün, kardan adam ona göz kırpıyor. Gözlerine inanamamış. Etrafına bakınmış ama kimse yokmuş. Bir daha bakmış, bu seferde kardan adam ona eğilerek selam vermiş. Hemen dışarı koşmuş ve kardan adamın yanına gitmiş. Kardan adam ona gülümsemiş. Bütün gece birlikte karda oyun oynamışlar.

Çocuk yorulunca uykusu gelmiş ama yeni arkadaşı olan kardan adamı da bırakmak istemiyormuş. Kardan adamı da odasına götürmek istemiş. Kardan adam bunu yapmaması gerektiğini söylemiş. Ama çocuk onu dinlememiş ve kardan adamı kucağına alıp odasına çıkarmış. Çocuk uykuya dalmaya başladığı zaman kardan adam da sıcaktan erimeye başlamış.

Çocuk uyandığında kardan adamı görememiş. Birde bakmış yerler su olmuş. Kardan adamın eridiğini anladığında çok üzülmüş. Bencilce davranıp kardan adamı dinlemediği için çok pişman olmuş. Hemen dışarı çıkıp yeni bir kardan adam yapmaya başlamış. Kardan adamı yapıp beklemiş. Ama kardan adam ne hareket etmiş, ne de konuşmuş. Çocuk çok üzülmüş. Pencereden sürekli kardan adamı izliyormuş. İzlerken uyuya kalmış.

Uyandığında birde bakmış ki kardan adam ona el sallıyor. Koşa koşa kardan adamın yanına gitmiş. Sözünü dinlemediği için üzgün olduğunu söylemiş. Kardan adam da onu her kış ziyaret edeceğini söylemiş. Bunun üzerine çocuk kışları heyecanla beklemiş.

 
SON